15 ülkeden 450’ye yakın akademisyen 400 bildirinin sunulduğu kongrede, 11 salonda 66 eş zamanlı oturum yapıldı. Kongre Türk Eğitim-Sen ve UAESEB Genel Başkanı Talip Geylan’ın açılış konuşmasının ardından protokol konuşmaları ile devam etti.
Kongrenin “Cumhuriyet Açılış Oturumu”nda Prof. Dr. Kemal Önder Çetin “Kahramanmaraş depremleri öncesi, sırası ve sonrasında bize neler oldu? Geoteknik Mühendisliği Değerlendirmeleri”, Çevre alanında Nobelödülü sahibi İngiliz bilim adamı Prof. Dr. Geoffrey Levermore da “İklim değişikliği ve etik” konularında konuşma yaptı.
“Cumhuriyet Açılış Oturumu”nun ardından “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Oturumu”, “Oktay Sinanoğlu Oturumu”, “Aziz Sancar Oturumu”, “Mennan Aksoy Oturumu”, “Sabiha Rıfat Gürayman Oturumu”, “Cahit Arf Oturumu”, “Nuri Killigil Oturumu, “ Uluğ Bey Oturumu” gerçekleştirildi.
Bilim şöleni hüviyetinde gerçekleştirilen kongrede aynı zamanda “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 Yılında ve Geleceğinde Fen Bilimleri ve Mühendislik” paneli de düzenlendi.
Dünyanın dört bir yanından ve gönül coğrafyamızdan gelerek, bilim şölenimizi onurlandıran kıymetli bilim insanlarına teşekkür ediyorum.
Kongrenin son gününde Sonuç Bildirgesi yayınlanırken, kapanış konuşmasını Türk Eğitim-Sen ve UAESEB Genel Başkanı Talip Geylan yaptı. Uluslararası kongrelerin 8’incisini yaptıklarını hatırlatan Geylan, “Uluslararası Türk Dünyası Mühendislik ve Fen Bilimleri KongreleriileUluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongreleri Türk Eğitim-Sen teşkilatının gurur kaynağıdır, marka ve prestijimizdir. Gerek kongre esnasında düzenlenen paneller ve gerekse akademisyenlerimizin sunumları, bilim hayatımıza çok kıymetli ve nitelikli bilgi birikimi sağlayacaktır. Yürekten inanıyorum ki, 21. Yüzyıl Türk Asrı olacaktır; Ve Türk yüzyılı eğitimle inşa edilecektir. Hiç şüphesiz, bu sürecin lokomotif gücü de üniversitelerimiz ve bilim insanları olacaktır. Dünyanın dört bir yanından ve gönül coğrafyamızdan gelerek, bilim şölenimizi onurlandıran kıymetli bilim insanlarına teşekkür ediyorum” dedi.
Üniversitelerimizi güçlü kılmalıyız. Bu noktada Türk Eğitim-Sen’in tüm üniversitelerde yetkili olması gerekmektedir.
Sendikacılığın ortak akıl ve takım faaliyeti olduğunu bildiren Geylan, bu noktada güçlü irade gösterilmesinin önemine dikkat çekti. Geylan, “Türk Eğitim-Sen 43 üniversitede yetkili sendikadır ve üniversitelerde 36 bin civarında üyemiz bulunmaktadır. Gerek üniversitelerimizin, gerekse üniversite çalışanlarımızın bütün sorunlarına ve beklentilerine sendikamızın gücü nispetinde müdahil oluyoruz. Bugün 43 üniversitede yetkiliysek, bu sizlerin katkılarıyla gerçekleştirildi. Unutmayınız ki, biz, sizinle daha güçlü olacağız” dedi.
Üniversitelerin çok sayıda sorunu olduğunu ifade eden Geylan, “Ancak bu sorunlar kendi kendiliğinden çözülmüyor. Bu sorunlarının çözümü için gayret ve emek ortaya konulması gerekiyor” dedi.
Üniversitelerimizin toplumun en etkin mekanizmaları olduğuna dikkat çeken Geylan, “Bu mekanizmaları daha güçlü kılmalıyız. Biz bir olmazsak, ortak irade sergileyemezsek, hiçbir sorun çözülmez. Kamu yönetimi, ‘Üniversite çalışanlarının şu tür sorunları var, onlara haksızlık yapıyoruz. Bu sorunları ortadan kaldıralım’ demiyor, demeyecek. Siz güçlü irade ve talep ortaya koyarsanız, çözüm süreci başlıyor” dedi.
Türk Eğitim-Sen olarak üniversitelerin ve üniversite çalışanlarının tüm sorunlarının farkında olduklarını ve hem akademik hem de idari personelle her fırsatta bir araya geldiklerini bildiren Geylan, üniversitelerin daha güçlü olması için Türk Eğitim-Sen’in tüm üniversitelerde yetkili olması gerektiğinin altını çizdi.
Rektör atamaları bütün üniversite çalışanlarının, hatta öğrenci temsilcilerinin hür ve müstakil iradeleriyle oy kullandığı seçimlerle yapılmalıdır.
Rektör atamalarını eleştiren Geylan, “Daha önceleri rektör seçimlerini eleştirirdik. Çünkü seçimlerde sadece yardımcı doçent ve üst ünvanlarda akademisyenler oy kullanıyordu. Sandıkta en çok oyu alan ilk altı adayın ismi YÖK’e gönderiliyor, ardından YÖK altı aday arasından üç tanesini Cumhurbaşkanı’na gönderiyordu. Cumhurbaşkanı bu adaylardan birini rektör olarak atıyordu. Yarım yamakalak bir demokrasi olan bu seçim usulünü Türk Eğitim-Sen olarak eleştiriyorduk. Eleştirmez olaydık! Şimdi evdeki bulgurdan da olduk! Mevcut durumda seçim hak getire! Tamamen belli inisiyatiflerle yürütülen bir süreç var. Bir kısım rektörler de maalesef hangi süreçle gelmişse, onun emir eri oluyor. Bu, üniversitelere yakışmayan bir görüntüdür” diye konuştu.
Üniversitelerimizin her alanda ve her anlamda olduğu gibi toplumda demokrasi kültürünün yerleşmesi noktasında da öncü kuruluşlar olması gerektiğini belirten Geylan, “Rektör atamaları bütün üniversite çalışanlarının, hatta öğrenci temsilcilerinin hür ve müstakil iradeleriyle oy kullandığı seçimlerle yapılmalı, sandıktan en yüksek oyu alan kişi rektör olarak atanmalıdır” dedi.
Akademik zam ve akademik destek ödemesi uygulaması hayata geçirilmelidir.
Akademisyenlerin ekonomik sorunlarını gündeme getiren Geylan, akademisyenlerin tek derdinin bilim üretmek olması gerektiğine dikkat çekti. Türk-İş’in yoksulluk sınırı araştırmasına vurgu yapan Geylan, “Ülkemizde dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 45 bin 686’ya yükseldi. Bugün ülkemizde neredeyse akademisyenlerin tamamı yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Evin geçimi ve borçları ile meşgul olan akademisyenlerimizin bilim üretmesini nasıl bekleyeceğiz? Bu noktada talebimiz, akademik zam ve akademik destek ödemesi uygulamasının hayata geçirilmesidir” diye konuştu.
Talebimiz, akademik yeterliliğini sağlamış her akademisyenimize kontenjan sınırı olmaksızın hak ettiği kadro tahsisi yapılmasıdır.
Akademik kadroların tahsisi ile ilgili sorunlar olduğunu ifade eden Geylan, “Doçentlik, profesörlük kadrosunu hak etseniz dahi maalesef bu kadrolar için yönetimin birinci halkasıyla iyi ilişkiler içinde olmanız gerekiyor. Bu, ülkemizin ayıbıdır. Talebimiz, akademik yeterliliğini sağlamış her akademisyenimize kontenjan ve kadro sınırı olmaksızın hak ettiği kadro tahsisi yapılmasıdır” dedi.